24 Kasım 2011 Perşembe

SON BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ 4

27 MAYIS 1960 DARBESİ

Ordunun çeşitli kademelerinde görev alan Alparslan Türkeş'in gür sesini 27 Mayıs 1960 sabahı Türkiye radyolarından duyuluyordu!
1960 ihtilalinin kudretli Albayı Alparslan Türkeş,radyodan T.C. nin idaresine el konulduğunu,memlekette kardeş kavgasını önlemek için ordunun müdahale ettiğini açıklarken,durumun vahiyetini ilerleyen günlerde yapacağı icraatlardan çıkan sonuçlarla anlaşılacaktı.Başbakan müşteşarı olarak görev aldığı ihtilal komitesinin başı olan Kurmay Albay Alparslan Türkeş görev süresince önce Türk ordusunda değişikliklere gitmiş orduyu yeniden yapılandırmış,yeni anayasa yapılması için uzmanları göreve getirmiş,hazırlıklarını başlatmış,Devlet Planlama Teşkilatı,Devlet İstatistik Enstitüsü ve Türk Kültürünü Araştırma Enstitülerini kurmuş,İngilterede yaşayan Kıbrıslı Türklerin kendisinebaşvurmaları üzerine Kıbrıs evkaf dairesine ödenek çıkartırarak Londradaki Kıbrıs Türk Cemiyetine bina alınmasını sağlar.Bunları yapmadan önce ilk olarak görev yapacağı Başbakanlık binasındaki Amerikan Merkezi Haber Alma Teşkilatı "CIA" bürosunu kapatarak Devlet dairelerinin dışında bir yere ofis açabileceklerini söylemiş, ABD elçisinin yoğun baskı ve ricalarına aldırış etmemiş ve CIA'yi Başbakanlık binasından çıkarmıştır.Bu olay Osmanlının son döneminde Enver Paşa'nın Babıali baskınına tıpatıp benzer bir olaydı.

A.Menderes hükümeti döneminde Başbakanlığın içerisinde ki bu CIA ofisine Türkiyenin dört bir yanından gelen bütün istihbarat bilgileri önce bu ofise geliyor sonra CIA uygun görürse bunu Türk Emniyet birimlerine veriyordu.Bu resmen T.C. Devletinin sözde Marshall yardımlarıyla Türkiyeyeye yaptığı yardımların karşılığında Devletin hazinesindeki 12 ton altının 8 tonunun ABD tarafından ipotek altına alınmasının yanında Devletin yönetildiği Başbakanlığın da ipotek altına alındığının resmi delilleriydi.

Partizancılık ve başıbozukluğun had safhaya çıktığı dönemde devletin idareside başka bir devletin egemenliği altına girmeye başlayacağı bir süreçte yönetime el koyan Milli Birlik hükümeti üyeleri Alparslan Türkeş ve arkadaşları hummalı bir çalışma yürüterek devlete çeki düzen vermeye başlamışken nerdeyse eline geçirdiği T.C.Devletini elinden kaçırmaya pek niyetli olmayan ABD,ordu içinde ve basında başlattığı kampanyayla Alparslan Türkeş ve arkadaşlarını sinsi bir operasyonla bir gece yarısı tutuklattırıp sürgüne yollattırmıştır.
Tarih 13 Kasım 1960 'dı. 14' ler sürgündeydi!

HİNDİSTANA SÜRGÜN

Alparslan Türkeş Hindistana sürülmüştü.
Hindistana Türk Büyükelçiliğinde ataşemilitari olarak görevlendirilmişti.Bu kısaca onu emekli etmekti.

Biz Hindistan’a sürgün gittiğimizde pek çok Arap ülkesinden rahmetli babama ‘bize gel ordu kur’ diye teklif geldi. Fakat o, ‘askerlik kendi milletini korumak için öğretilen bir sanattır, ben onu gidip de başka bir millete öğretemem’ dedi. Teklifleri nazikçe reddetti.”Umay Türkeş.

Sürgünde Türkeş 14' lerle teması kesmemiş,bir çok arkadaşıyla mektuplaşırken,zaman zaman da Japonyaya giderek Muzaffer Özdağ' la buluşur,konuşur ve geleceğe yönelik planlarını yaparlar.Askerlikten emekliliğe sevkedilip bir kaç yıl sürgünde kaldıktan sonra Türkiyeye nasılsa dönecekti,artık bundan sonra sivil yaşamda ideallerini gerçekleştirmek vardı.Askeri hedeflerinin önü kesilmişti fakat bu onun için sonun başlangıcı değildi? Etrafı ne kadar sert duvarlarala örtülürse örtülsün,elinde hiç bir şey olmasa bile o duvarı kafasıyla vura vura yıkacak karakter ve mizaçtaydı.Ve sürgündeki iken kendisine karşı yapılan bu engellemelere aldırış etmeden yoluna devam edecekti.

"Esir Türklere hürriyet,Türk Dünyasını birleştirmek,yeniden Alper Tunga efsanesini yaşatmak" ülküsünden hiç bir güç kendisini engelleyemez,vazgeçiremezdi !

SÜRGÜNDEN DÖNÜŞ

23 mart 1963 te sürgün biter ve Türkiyeye döner.İlk iş olarak "Huzur ve Yükseliş Derneğini" kurar eski silah arkadaşlarıyla.Partileşme yolunda ilk adımları atan Alparslan Türkeş siyasal alandaki ilk adımlarını atarken doğup büyüdüğü Kıbrısta Türklere karşı yapılan baskılar şiddete dönüşmüş,katliamlar başlamıştı.
Yunanistandan general Grivas adaya gitmiş ve adadaki yunanlıları EOKA örgütü etrafında toplayarak adada Türklere karşı terör eylemleri düzenliyor bir yandandaYunanistandan gelen silah ve mühimmatla adadaki yunanlıları silahlandırarak ENOSİS'i gerçekleştirmek için adanın Yunan olması için planlarını bir bir uyguluyordu.

İşte yabancı basında o günlere ait bazı haber başlıkları;
ordusu harekatını tamamlayıncaya değin, Rum ve Yunanlılar Türk düşmanlığının verdiği çılgınlıkla yüzlerce Kıbrıslı Türkü daha katletti. Kıbrıslı Türklerin topluca katledilerek gömüldüğü Ayvasil, Muratağa, Sandallı Birkaç gün öncesine kadar, Lefkoşa’nın 13 mil kadar uzağında Girne’nin sahil yolunu kucaklayan bu taştan evlerde 1,000 kişi yaşiyordu. Terör estirilen bir gecede (kadin, erkek, çocuk) 350 kişi birden ortadan kayboldu. Hepsi de Türktü.”
(Daily Herald , 31 Aralık 1963, Londra)
Rumların, Kıbrıslı Türklere karşı gütmüş olduğu, aynı zamanda Ortodox Kilisesi tarafından da desteklenen ırkçılığa dayalı yoğun ve köklü düşmanlık siyasi bir hedefe dönüşmüştü. Bu hedef Makarios’un 4 Eylül 1962’de Panaya köyünde vermiş oldugu vaazda bir kez daha vurgulanmaktaydi: “Helenizmin en büyük düşmani olan Türk ırkının bir parçasını oluşturan bu küçük toplum yok edilmedikçe EOKA kahramanlarinin görevi tamamlanmiş sayılmaz.”
10 yıl sonra haftalık Almanca gazete “Bunte Illustrierte” muhabiri Karin Kaemmereit’la yaptığı bir röportajda Makarios şöyle demişti:
“Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanabilmesi için Kıbrıs Türk toplumunun yok edilmesi gerekmektedir.”
1963-1974 yılları arasında 103 Türk köyü yakılıp yıkıldı. Kıbrıslı Türkler, 11 yıl boyunca, Rumların silahlı saldırılarıyla adanın sadece %3’üne tekabül eden alanda çadırlarda ve adeta bir “açık hava hapishanesinde” yaşamak zorunda kaldilar.
“... binlerce Kıbrıslı Türk, taşıyabilecekleri ne var ne yoksa yanlarına alıp evlerinden kaçtılar ve daha güvenli olacağını düşündükleri diğer Türk köylerine ve bölgelerine sığındılar.”
(BM Genel Sekreteri’nin S/8286 ve 8 Aralık 1967 sayılı raporu)
“Kıbrıs’ta terör devam ediyor. Şu anda Türklerin toplu olarak köylerinden göç ettiklerine şahit oluyoruz. Binlerce insan evini, topragini, sürüsünü terkediyor. Rumlar çok vahşi bir terör firtinasi estiriyorlar. Bu sefer Helenizmin yanlilarinin ne o etkileyici konuşmalari ne de Plato büstleri gerçekleştirmiş olduklari bu vahşeti ve barbarligi örtbas etmeye yetmeyecek.”
Il Giorno -Giorgio Bocca, 14 Ocak 1964)
Yunan Cuntası’nın 15 Temmuz 1974’te Makarios’a karşi gerçekleştirdigi darbe, Rumlarin adayi Yunanistan’a bağlama çabalarını doruk noktasına ulaştırırken, Türklere yönelik etnik temizlik hareketini de son aşamaya getirmişti. 1960 Garanti Anlaşması’ndan doğan hak ve yükümlülükler doğrulturunda Türkiye 20 Temmuz 1974’te Ada’ya gerçekleştirdigi müdahalenin tamamlanmasiyla Kibrisli Türk halki büyük bir acidan kurtuldu. Ancak Türk allar ve Atlilar köylerindeki toplu mezarlar daha sonra ortaya çikarildi.
Adada adeta vahşet uygulanıyordu ve yunanlılar artık adanın Yunanistana ne zaman bağlanacağı konusunda birbirleriyle kavgaya tutuşuyordu.Doğduğu topraklardaki hemşerilerinin,soydaşarının katledilmesine seyirci kalamazdı Ali Arslan ve hemen İnönüye çıkarak kendisininde Kıbrısa giderek General Grivasa karşı adadaki Türkleri örgütleyip mukavemet teşkilatı kurmak istediğini açıkladı ve İnönüde Türkeşi evinde göz hapsinde tutturarak adaya gitmesini engelledi.Daha sonrada Talat Aydemir darbesine karıştığı suçlamasıyla 4 ay mamak askeri hapishanesinde yatar ve mahkemede serbest kalır.


SİYASETE İLK ADIMI

-İttihad ve Terakki dönemiyle başlayan Asuri tarikatının Osmanlı ordusu içersindeki kuvvetli ilişkileri(Kazım Karabekir,Mareşal Fevzi Çakmak,Rauf Orbay,Mustafa Kemal'in bu tarikatla yakın bir ilişki içerisinde olma geleneği) ve şeyhi Filibeli Ahmed Hilminin dedesinin yakın arkadaşı olmasıyla başlayan ilişkilerle beraber, Ömrü boyunca Türkiye'deki Arusi şeyhlere yakınlık duyan ve her zaman istişarelerde bulunan MHP lideri Alparslan Türkeş, Hindistan sürgününden döndükten sonra siyasete atılma kararı aldı. Türkeş siyasete atılma kararını gizlice ziyaretine gittiği Arusi Şeyhi Mustafa Aziz Çınar'a açarak fikrini aldı. Arusilerin önde gelen isimlerinden Mehmet Faik Erbil Efendi, şeyhi Aziz Çınar ile Alparslan Türkeş arasında geçen görüşmeyi şöyle anlatıyor: 1964 senesinde rahmetli Alparslan Türkeş suret-i mahsusada şeyhim Arif-i Billah Mustafa Çınar Hazretlerinin huzuruna gelir ve akşam yemeği yerler. Bir ara Türkeş bey kendilerine siyaset yolu ile memlekete hizmet etmek arzusunda olduklarını ifade ederler. Mübarek şeyhimden aldıkları cevap aynen şöyledir: 'Alparslan Bey, siz siyaset yapmıyorsunuz. Sizin yaptığınız vatan müdafiliğidir. Bu yolla hizmete devam ediniz.'

31 Mart 1965 te Dündar Taşer'le birlikte C.K.M.P.'ye girer ve 1 ağustos 1965 te CKMP Genel Başkanı seçilir.Aynı yıl yapılan genel seçimlerde Ankara milletvekili olarak meclise girer.9 Şubat 1969 yılındaki kurultayda partinin adı değişir ve MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ adını alır ve partinin amblemi 3 kıtaya hükmeden Osmanlının sancağı üç hilaldir artık.

Adana'da 8-9 Şubat'ta toplanan CKMP Olağanüstü kongresin'de partinin adı Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) olarak değiştirildi. Komandoların "Başbuğ Türkeş" sloganlarıyla karşıladığı Alparslan Türkeş, MHP'nin ilk genel başkanı sıfatiyle siyasete adımını attı.(cumhuriyet gaztesi)

(Millet Partisi Mareşal Fevzi Çakmak tarafından kurulmuş,daha sonra  Bölükbaşı başkan olur.1954 yılında M.Partisi, Demokrat Parti tarafından kapattırılır.Bölükbaşı 1955 yılında Cumhuriyetçi Millet Partisi olarak kurulur.1958 yılında Köylü Partisi C.K.P'ye ilhak olur.Adını Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi alır.1962 de CKMP ikiye ayrılır,Bölükbaşı Millet Partiyi kurar).

CMP Genel Başkanı Osman Bölükbaşı yeni partinin de başkanı seçildi. Osman Bölükbaşı ve onu destekleyen 29 milletvekili partiden ayrıldılar; ikinci kez Haziran 1962'de Millet Partisi’ni kurdular. Bunun üzerine CKMP genel başkanlığına önce Ahmet Tahtakılıç (1962), sonra da Ahmet Oğuz getirildi.

14'ler diye bilinen gruptan Ahmet Er, Muzaffer Özdağ, Dündar Taşer, Rıfat Baykal, Mustafa Kaplan, Numan Esin, Fazıl Akkoyunlu, Şefik Soyuyüce CKMP'ye girdi ve Alparslan Türkeş, 31 Mart 1965’te CKMP’ye katıldı. 1 Ağustos 1965’te genel başkan seçildi. Yöneticiler şu şekildeydı:

    - Alparslan Türkeş, Genel başkan
    - Necati Gültekin
    - Dündar Taşer
    - Mehmet Irmak
    - Agah Oktay Güner
    - Mustafa Kemal Erkovanlı
    - Yaşar Okuyan

1944 lerde başlayan fakat siyasal bir oluşum sağlayamayan Türkçü-Turancı hareket artık siyasal platformda yerini almış, 9 ışık doktriner sistem adlı kitabıyla Türk milletine ışık tutacak,yol gösterecek  milli ideolojinin kitabınıda yazan Alparslan Türkeş,o yıllarda sovyet Rusyanın ithal ettiği Komunizm hareketleri Avrupadan sonra Türkiyeyede sıçramış ve  üniversitelerde başlayan Kominist çeteleşmeler iyice artmıştı.Türk gençleri üniversitelerde bu akımların içersinde buluyordu kendilerini.

İşte bu sırada Dündar Taşer le yazdığı 9  ışık kitabı hem komonist ideolojinin panzehiriydi,hemde Türke has bir ideolojiydi ! Türklüğün kurtuluş reçetesiydi !  ilk iş olarak Türk gençlerini bu komonist akımların etkisinden kurtarmak olduğunu çok iyi bilen Alparslan Türkeş,kısa bir zaman sonra bu akımın Tüm Türkiye sathına yayılıp Türkiyenin Komunizmin esareti altına gireceğini çok iyi biliyordu.Bu durum Sovyet Rusyanın iştahını daha da kabartıyordu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder